Açıklamalar
Türkiye tarihinin en kanlı saldırısı olarak kayıtlara geçen Ankara Katliamı'nın üzerinden bir yıl geçti. Bu süre içinde ortaya çıkan tablo, katliamın sorumluluğunun AKP iktidarında olduğunu gösterdi.
Bugün düzenlenen anma etkinliklerine yapılan saldırılar da bu tespiti şüpheye yer bırakmayacak şekilde doğruladı.
4 Ekim 2016
TKP’nin adının ve tüzel kişiliğinin siyasi mücadele açısından askıda olduğu dönem boyunca görev yapan Heyet, bu durumun sürdürülemez hale geldiğini, ve zaten politik açıdan sürdürülmemesi gerektiğini bildirerek TKP’nin siyasal yaşama geri döndürülmesini gündeme getirmiş bulunuyor.
Komünist Parti olarak, geç kaldığını düşündüğümüz bu girişim doğrultusunda üzerimize düşeni yapacağız. TKP geleneği ile uzaktan yakından ilgisi olmayan bir üslupla ardı ardına yapılan açıklamalara yenilerini ekleyecek değiliz. Heyet'ten ve 2014'te hazırlanan protokole taraf olan siyasi oluşumdan gelebilecek önerileri değerlendirmeye hazırız.
Bunun dışında Partili mücadele geleneğinde hakarete, demagojiye, küfre, tehdide yer yoktur. Bu yola başvuranlar Türkiye Komünist Partisi’nin yeniden emekçi halkımızın umudu haline gelmesini ne engelleyebilir ne de geciktirebilirler; sadece kendilerine zarar verirler.
Komünist Parti
Merkez Komite
Yön Radyo, Hayat TV, İMC Televizyonu, Özgür Radyo, Özgür Gün TV, Jiyan TV, Azadi TV, Denge TV, TV 10, Zarok TV, Mezopotamya TV...
Her gün bir yeni satır eklenen bu listedeki kanallar AKP'nin eski yoldaşı, taze düşmanı cemaatçilerin değil. Ve bu liste zorbaca kapatılan, polis baskınları, kapı kırmalarla terörize edilen iletişim ve haberleşme kanallarından oluşuyor.
Bu zorbalığın güç aldığı düzeni yıkacağız. Zorbalar altında kalacak.
OHAL fırsatçılığı ile kendi günahlarını gizleyip halkı susturmaya çalışan AKP, panik halinde saldırıyor. Çirkin görüntüleri ile dün bir kez daha karşılaştığımız bu saldırganlıktan medet umulması zavallıcadır.
Şort giyen bir kadına tekmeyle saldıran insan müsveddesi mahkemede yaptığının "İslam hukukuna uygun" olduğunu söyledi. Mahkeme de onu serbest bıraktı.
Cumhuriyet mahkemesinde İslam hukukunu kabul eden yargı mensuplarından hesap soracağız.
Bir süredir kanser tedavisi gören Türk sinemasının önemli isimlerinden Tarık Akan'ı bugün sabaha karşı kaybettik.
Tarık Akan yalnızca sinemamızın unutulmayacak bir kuşağının çok önemli bir temsilcisi değildi, aynı zamanda sanatçı kimliğini aydınlık bir ülke mücadelesiyle birleştirmiş, bunun için bedeller ödemeyi göze alarak tam da merkezinde durduğu ışıltılı Yeşilçam'a arkasını dönme cesaretini göstermiş onurlu bir aydındı.
Ülkenin yeni bir kurtuluşa ihtiyacı vardır. Bilinmelidir ki, bu kurtuluş sömürücü, asalak, gerici, çürüyen sınıftan kurtuluştur. Bu ülke ancak o zaman yeniden haklı ve meşru bir zemine, bağımsızlığa kavuşur, insanların eşit ve özgür olacağı bir düzen kurulur.
Ve o ülkede 30 Ağustoslar güle oynaya, “bizim tarihimizde bu mücadeleler de var” denerek kutlanır.
Siyaset, partilerin birbirinin gırtlağına çökmesine bağlı biçimlerle yürütülmek zorunda değil. Ancak halkımızın adaletsiz ve çürümüş bir düzeni milli mutabakat diye sineye çekmesine asla razı olmayacağız.
Suriye'nin Cerablus kentine yönelik operasyon Türkiye'yi savaş batağının içine daha fazla çekmektedir. Bütünüyle gayri meşru ve tutarsız olan bu harekât hemen durdurulmalıdır.
Antep'te bir düğün gününde şeriatçı terörün kıyımına uğrayan kardeşlerimizin acısını paylaşıyoruz.
Ülkemiz bir süredir büyük acıların, karanlık bir korku atmosferinin yurdu olmuştur.
Bu yılın başında Sultanahmet'te patlayan bombanın ardından parti olarak yaptığımız açıklama aylar sonra gerçekliğini ve sıcaklığını koruyor:
“Kör şiddet uzunca bir süredir dünyada temel siyaset aracı haline gelmiş durumda. Bu türden eylemlerde kimin imzası olursa olsun, zarar gören her durumda halk oluyor. Siyasi iktidarlar, bu tür eylemlere bazen göz yumuyor bazense doğrudan planlıyor. Kimi örneklerde ise devletler ya da emperyalist merkezler arasındaki çekişmeler sırasında katliamlar organize ediliyor. Ülkemizde son dönemde bu türden eylemler hep tek bir örgüte işaret etti: IŞİD. Bu noktada bu eylemlerin kime hizmet ettiği, kime yaradığı sorusuna yanıt vermek zorlaşıyor. Çünkü Komünist Parti'nin defalarca vurguladığı gibi, kör şiddetin bir temel siyaset aracı haline gelmesi, siyasetin artık ilkelerle, programla değil kapalı kapılar ardında ve kirli pazarlıklarla yürütülmesinin sonucu.”