Sümeyye Erdoğan’a baktığımızda bir kadın değil, gericiliğin kadınlara karşı işlediği tüm suçlardan sorumlu bir 'diktatör varisi' görüyoruz!
Bağdat Caddesi’nde bir kadın cinsel saldırıya uğradı ve biz Sümeyye ile kavgalıyız.
Çünkü gericilik kadına karşı durmadan işleyen bir suç makinasıdır ve Sümeyye o makinanın operatörlerinden biridir.
Sümeyye, babacığı tarafından kendisine kurulan yedi banyolu köşkteki vakfında, kadın hakları mücadelesi verdiği palavrasını sıkmaktadır.
Ancak kadın hakları derken 'hanımefendiliği'nden ödün vermez, kadınlara sınırlarını hatırlatır; ‘Cinsiyet eşitliği demeyelim adalet diyelim, erkekler kadınlara bakmakla yükümlüdür, miras erkeğindir’ der.
ÖSS başarısızlığı bilinen Sümeyye, tekstil patronunun fonladığı ABD eğitimine türbanını gerekçe gösterdiğinde kendisiyle birlikte ağlayan liberallerce şımartılmıştır.
O şımarıklık, Sümeyye’ye para sıfırlatmış, Sümeyyeseverlere Bağdat Caddesi’nde genç bir kadını hedef kılmıştır.
”Şiddet, bir insanlık problemi, din, dil her şeyden bağımsız olarak bütün toplumlarda görülen bir sorun" diyen bu hanımefendi, Bağdat Caddesi’ndeki cinsel saldırıyı dinselleştirip çürüttükleri ülkeden bağımsız mı sanmaktadır?
Yoksa dolmuşa binen genç kadın, Sümeyye gibi sarayına helikopterle gidemediği için, geceleri evinde mi oturmalıdır?
Sümeyye’nin türbanı için yas tutanlar, girişimci ruhunu alkışlayanlar, Sümeyye’ye para sıfırlatanlar ve bu gerici takıma baktığında özgürlük savaşçısı görenler, gericiliğin saldırılarından aynı oranda sorumludur.
Kadınlar gericilere ve gericilerde mağdur görenlere boyun eğmeyecek, ne sokakları ne de aydınlanma mücadelesini terk edecektir.
Sümeyye geldiyse aradan çekilmeli, Sümeyye’de mağdur görenler ise kendisine eşlik etmelidir.