7 Şubat'ta 51.cisi örgütlenecek olan Münih Güvenlik Konferansı, daha öncekilerde olduğu gibi, bu yıl da emperyalist devletlerin yeni savaş ve sömürü stratejilerine yataklık edecek. Bu konferans ile, uluslararası haydutluğun amiral gemisi NATO'nun savaş politikaları strateji boyutuyla yeniden ele alınacak ve medya üzerinden meşrulaştırılacak.
“DİYALOG”, GÜCE DAYALI İKNA; “BARIŞ”, SÖMÜRÜ VE BASKI STATÜKOSUDUR
Münih Güvenlik Konferansı'nda 2008 yılına dek ''Diyalog ile barış'' motosu altında ödüller dağıtılıyordu. Emperyalist baronların diyalogdan anladığı ise yalnızca “zora dayalı ikna” idi; tıpkı barıştan anladıklarının sömürü ve baskı düzeninin “mezar sessizliği” olduğu gibi.
Bu ödülün adı değişti, ama kendisini “dünyanın hakimi” ilan edenlerin politikası değişmedi. Aksine sertleşerek ve azgınlaşarak devam ediyor. Bu yılki konferansın bir başka işlevi de, emperyalist ülkeler arasındaki sonu gelmez rekebete en uygun mutabakat rejimini sunmak olacak.
NATO İLE BARIŞ YAN YANA GELEMEZ
NATO'nun varlığını yıllarca ucuz demogojiyle Varşova Paktı'na bağlayanlar, NATO'nun nasıl olup da hâlâ varlığını sürdürdüğüne anlam veremiyorlar. Dünya askeri harcamalarının yüzde yetmişinden fazlasını elinde tutan NATO, ''insani ve önleyici saldırı'' konsepti üzerinden aslında sermaye diktatörlüğünü savunuyor.
NATO her zaman savaşın baş aktörü oldu. Bugün de olmaya devam ediyor. Kiev'deki faşist yönetim ile işbirliği içinde ülkenin doğusundaki halka cephe açan NATO, 4 bin askerini ''acil müdahale'' olsun diye bölgeye yerleştirdi. Ortadoğu'nun kan gölüne dönmesinde ABD emperyalizmi ve onun uluslararası suç örgütü NATO'nun birinci dereceden sorumlu olduğuna ikna olmayan kaldı mı?
ALMANYA'NIN ROLÜ MÜ, AVRUPA'NIN ROLÜ MÜ?
Almanya Cumhurbaşkanı Joachim Gauck, 2014 Münih Güvenlik Konferansı'nın açılışını yaptığında, Almanya'nın verili rolüne itiraz etmiş, Alman emperyalizminin ''dünyada daha fazla sorumluluk alması'' gerektiğini söylemişti. Bu politikanın devamı olduğu aşikar olan ve Gauck, Steinmeier ve von der Leyen üçlüsünün Rusya'ya karşı uygulanan yaptırımların sıkı tutulup, derinleştirilmesi konusundaki gayretkeşlikleri gözden kaçmıyor.
Bununla birlikte Wolfgang Ischinger, ''Almanya, Güvenlik Konseyi koltuğuna yerleşme talebinden kendisi vaz geçmeli. Avrupa'nın tek sesi olmalı'' diyerek sözü geçen üçlünün politik tutumlarına rezerv koyduğunu şimdiden belli etmiş oldu. Öyle anlaşılıyor ki, emperyalist ideologlar arasında rol dağılımına ilişkin ciddi görüş farkları var.
Ekmek ve barış arasındaki kopmaz bağı iyi bilen halkımız, 7 Şubat'da sermayenin sopası NATO'yu da onun adına strateji belirlemeye çalışan Münih Güvenlik Konferansı'nı da layık oldukları şekilde protesto edecektir.
Emperyalist savaş örgütü NATO'ya ve onun Konferansı'na hayır!
Komünist Parti
Almanya Örgütü
İndir