Koalisyon pazarlıkları karın doyurmuyor

DÜZEN PARTİLERİNİ YALNIZ BIRAKIN

Komünist Parti Merkez Komitesi, ülkedeki gelişmelere ve güncel mücadele hedeflerine ilişkin değerlendirmeler yaptığı bir toplantıyı başarıyla tamamlamıştır. Bu toplantıda ortaya çıkan bazı sonuçları halkımızla paylaşacağız.

2015 seçimlerinin bir büyük aldatmaca olarak hayata geçirildiği, bu aldatmacanın düzenin ihtiyaçları doğrultusunda icra edildiği söylediğimiz bir şeydi. Bugün herkes için açık hale gelmiş olmalıdır.

Koalisyon tartışmalarının halkımızın geleceği ve çıkarlarıyla hiçbir ilgisi yoktur. İlkesizliğin ve çürümenin yeni pratikleri burada sergilenmektedir. “İstikrar” adına bir kez daha sermaye düzeni kutsanmaktadır.

Halkımızın ilgilenmesi gereken kurulacak koalisyon ve vaat edilen “düzen ve istikrar” değil, düzene karşı nasıl mücadele edeceği, istikrar çığlıklarıyla getirilecek yeni depremlerde nasıl direneceğidir.

Çağrımız budur: Düzen partilerini yalnız bırakın.

1.Halkımız 2015 seçimlerinde bir kez daha aldatılmıştır. Değişim vaatleriyle seçimlere sürülen Türkiye, şimdi “çözüm ve istikrar için uykuna devam et” çağrılarının muhatabıdır.

2015 seçimlerinde Halk bir kez daha aldatılmıştır. Geride bıraktığımız iki haftanın özeti, ortaya çıkardığı sonuç budur.

Medyanın, büyük sermayenin ve arabulucuların katılımıyla gerçekleştirilen koalisyon görüşme ve tartışmaları bir saçmalıklar serisinden ibarettir. Herkesin dilindeki “Türkiye’yi çözümsüz bırakmamak” hedefi başlıbaşına bir acayipliktir.

Çözümsüz bırakılmayacak olan Türkiye hangisidir? İstikrar denilen şey nedir? Yarın işini kaybetmek ya da ödeyemediği kredi taksidi yüzünden kapısına haciz dikilmesi tehlikesi gibi türlü belirsizliği yaşayan halk için istikrar zaten bir yalandır. Koalisyon planlarının bahanesi olan istikrar kimin istikrarıdır?

Devreye girenin sermaye örgütleri, uluslararası güçler olduğu düşünülürse ve bunların da dilinden düşmeyen şeyin istikrar olduğuna dikkat edilirse, istikrar belli ki halk için değil bu güçler içindir.

İstikrar denilen belli ki, bölgesel savaşları, kışkırtılmış iç çatışmaları, yobazlığı, ortaçağ karanlığını ve bunlar yoluyla sürdürülen sömürüyü bir düzen haline getirmiş olan çürümüş sistemin devamlılığıdır.

2.Seçim döneminde seçmen tercihleri yönlendirilmiş, büyük medya ve liberal aydın sosyetesi, başka türlü boyun eğdirilemeyen halkı bu yönlendirmelerle teslim almıştır. Amacın ne olduğu ise şimdi herkesçe anlaşılmıştır: Amaç düzenin devamı ve istikrar adı altında sermaye diktatörlüğünün ömrünü uzatmaktır.

Komünist Parti olarak seçimlerden önce her fırsatta anlatmaya çalışmıştık. Şimdi daha açık bir biçimde ortaya çıkmıştır: 7 Haziran’dan önceki günlerde çeşitli araçlarla seçmen tercihleri yönlendirilmiştir. Bu yönlendirmenin esası şu ya da bu partinin desteklenmesi değildir. Yapılan, seçimleri kullanarak siyasetin sulandırılmasıdır. Partiler ve parti yandaşları arasındaki geçişkenliğin artırılması, zaman zaman alay konusu olan sürpriz yakınlaşmalar düzenin sağlama alınmasına hizmet etmiştir. Kaynayan kazanın basıncı alınmış, gerçek çatışmalar ya sahteleriyle değiştirilmiş ya da düzenin ihtiyaçları doğrultusunda yumuşatılmıştır. Üstelik bu “hoşgörü” kültürünün geliştirilmesi, AKP’nin faşizan eğilimlerinin yarattığı gerginliğin düşürülmesi olarak sunulmuştur.

Seçimler öncesinde yüzünü düzen dışına çevirmiş olan yığınlar için “yeter ki AKP gitsin” kestirmeciliğinin bir tuzak olduğunu, bunun yetmeyeceğini anlatmıştık. Şimdi milyonları “AKP’yi geriletmek için”, “hırsızları yargılamak için” kendisine oy vermeye çağıranlar “çözüme taş koymamak, istikrarı sağlamak” sloganlarıyla hareket ediyor. Yakışır.

3. Patronlar, sorun çıkarmaya başlayan AKP’yi terbiye etmek istediğinde “AKP’yi geriletiyoruz” diye şov yapanlar şimdi sermaye örgütleri “tatsızlık istemiyoruz” mesajları verince çözüm ve istikrar adına yapıcılık yarışına koyulmuştur.

Tam olarak kast ettiğimiz buydu. “AKP’yi geriletiriz, gerisi boş” diyenler kendilerini yıllar süren AKP gericiliğinin yarattığı zemini sağlamlaştırmaya adamışlardır.

Kapalı kapılar ardında yapılan görüşmeler ise utanç vericidir. Sansasyon peşinde değiliz, siyasetimizi aldığımız “havadislerle” belirlemiyoruz. Duyduklarımızı anlatacak, kamuoyunu bunlarla etkilemeye çalışacak değiliz ama birbirleri hakkında en ağır hakaret ifadelerini kullananlar arasında yılışık, ilkesiz ve utanç verici bir ilişki ağı vardır.

Sorarsanız, bu istikrar içindir.

Oysa istikrar bu ülkede bir yalandır.

4. Bu düzende istikrar bekçiliğine soyunmak, emekçilerin her gün yaşadıkları cehennemin, yaşamlarındaki her türlü belirsizliğin ve eziyetin bekçiliğini yapmaktır. Sermayenin istikrarı, emekçilerin yaşamının çekilmez belirsizliklerle işgal edilmesidir.

Ülkemiz emekçileri borçlandırılmıştır.

Yoksulluk sadece emekçiler için yaşadıkları hayatı zorlaştıran bir yokluktan ibaret değildir. Yoksulluk zorlu bir yaşam mücadelesi veren emekçiler için hayatlarını birden altüst edecek gelişmelerin yarattığı tehdittir. Yoksulluk icraya verilmektir, yoksulluk işten çıkarılmaktır, yoksulluk evinden atılmaktır.

Ülkemiz, vahşet ve barbarlığın kapısında durmaktadır. Din ve mezhep çatışmaları ile bir yangın yerine çevrilmesi an meselesidir. Dinsel zorbalıkla yaratılan baskı ortamında böyle bir “büyük” çatışmayı beklemeye de gerek yoktur. Çatışma bireysel ölçekte köşe başında karşınıza çıkabilecek bir olasılıktır. Çatışma boğazlanan insanlardır, kadın cinayetleridir, utangaç adımlarla gelen ramazan terörüdür.

5. İstikrar kelimesini ağzından düşürmeyenler arasında ülkeleri parçalayan, savaşlar çıkartan emperyalist odaklar da vardır. Düzen partileri bu uluslararası kan dökücülerin de isteklerini karşılamak için çalışmaktadır.

Türkiye’nin doğrudan doğruya parçası olduğu bölgesel sorunlara bakınız. Karadeniz’in öbür yakasında, Ukrayna’da istikrar mı var? Suriye’nin gömüldüğü karanlık macera her an bizi de içine çekmiyor mu?

Bu tablo içinde “Türkiye’yi çözümsüz bırakmama” edebiyatı, sermaye düzenini başsız bırakmama isteğinden ibarettir.

Başımıza, halkın başına örecekleri çorap bizi ilgilendiriyor, onunla mücadele edeceğiz. Ama koalisyon tartışmaları, ikili üçlü kombinasyonlar, bunlar için çizilen kırmızı çizgiler, sonra yapılan acayip esnemeler bizi gerçekten hiç ilgilendirmiyor.

6. “AKP-CHP ya da CHP-MHP olursa iyi ama AKP-MHP olmasın” solculuğu ile tüm ilişkimizi çok önceden kesmiş bulunuyoruz. Düzenin önüne koyduğu seçenekler üzerinden panik simsarlığı yapmayla, liberalizmle, kuru demokrasicilikle hiçbir yakınlığımız olamaz.

Ülkenin geleceğini köklü bir faşist parti olan MHP’ye yazılan rica mektuplarıyla kuracağını sananları seçimden önce anketlerle baş başa bırakmıştık. Şimdi onları arzuhalcilere, meclisin kalem müdürlerine emanet ediyoruz.

7. Komünist Parti’nin 7 Haziran seçimlerinde aldığı oyu asıl biz ciddiye almıyoruz. Bu oy, bir sayı olarak hiçbir şey ifade etmiyor.

Ciddiye aldığımız, seçimlerin hemen ardından partiye katılmak, mücadelemize omuz vermek için yanımıza gelen dostlarımız, yeni yoldaşlarımızdır.

Ciddiye aldığımız, Komünist Parti’ye oy vermiş olanlardır.

Hiç ama hiç ciddiye almadığımız bir şeyse koalisyon pazarlıklarıdır.

 

Yalancı bahara aldanıp kısa bir sevinç yaşamış olan halkımıza duyurumuz ve çağrımızdır.

Düzen, kendi zayıflıklarını güçlendirme peşindedir.

Bu düzene karşı örgütlenip mücadele etmek gerekir.

Bu düzeni değiştirmek, düzeni yıkmak gerekir.

 

Komünist Parti

Merkez Komite



İndir