TÜRKİYE’DE İŞÇİLER VAR
Ülkenin kaderini değiştirmek, halkı özgürleştirmek, haksızlıklara ve adaletsizliklere son vermek için işçilerin konuşmaya başlaması lazım.
Türkiye’nin kaderini hep işçinin sözü değiştirmiştir. Gerisi boş laftır.
Ne zaman işçiden esse yel, ne zaman duyulsa işçinin sesi bu ülke güzelleşir. İyilik görünür olur. Doğru yapılan işlerin sayısı artar.
Yıllar önce sıcak bir Haziran’da işçiler İstanbul’u fethettiğinde, ülkede herkes kendisine çekidüzen vermek zorunda kalmıştır. 1970 yılının 15 ve 16 Haziran günlerinde, yüzbinlerce işçi İstanbul’un bir ucundan öbür ucuna yollara döküldüğünde, herkesin anladığı dilde aynı şeyi anlatmıştır: “böyle gelmiş, böyle gitmez”.
Madenci Zonguldak’tan Ankara’ya yürürken yollarda iyilik yürümüştür.
Kamu emekçisi Kızılay’ı mesken tutup “amirimin memuru değilim” dediğinde,
Binlerce Tekel işçisi Türkiye’nin kalbine Ankara’ya çadırlarıyla yerleşip “ben buradayım” dediğinde Türkiye başka bir yerdir.
Memleket Haziran Direnişi sırasında milyonlarca işçinin sokakları doldurduğu an bir başka güzeldir.
Ama hayatın kuralıdır. İşçi susarsa patron konuşur.
Hep patron konuşunca, işçi durmaksızın çalışır ve patron zenginleşir. İşyerinde emeğin üzerinde rahatça tepinebilen patronlar, ülkenin de tepesine binerler.
Patron daha çok para kazanıyorsa, hırsızlık artıyor demektir. Hiç doymazlar ve her yerde hep birlikte çalarlar. Zenginlik ve hırsızlıkla gurur duyulur üstelik.
İşyerinde hep patronun dediği oluyorsa, memlekette de kimseyi konuşturmazlar. Onlardan başka kimsenin kıymeti yoktur. Baskı, zulüm artar, insanlar ölür. Patronlar kârlarına kâr katarken, ülkeye, “millete” yaptıkları da yanlarına kâr kalır.
Patronlar mutluysa, memlekete karanlık çöker. Yobazlar din adına her şeye karışır. Kadınlar sokağa dahi çıkamaz. Din iman diyerek kendilerini dayatanlar tarafından çocuklara tecavüz edilir. Kimse hesap vermez üstelik.
İşçinin sustuğu, patronun konuştuğu ülke esir bir ülkedir. Türkiye bugün patronlara esirdir. Esir edilmiş ülkeleri Tayyip Erdoğan gibi adamlar, AKP gibi partiler yönetir. Erdoğan patronların adamı, AKP patronların partisidir.
AKP’nin uzun iktidarı bize karanlığın dibinin olmadığını ve patronların asla doymayacağını öğretti. AKP işçiler konuşmadıkça bunun ilelebet böyle sürüp gideceğini de gösterdi.
Oysa bu ülkede işçiler var. Konuştuklarında yalnızca onların sesinin duyulacağı kadar çoklar üstelik.
Şimdi işçilerin konuşmasının vaktidir. Fabrikadaki emekçinin mühendisle, sağlıkçının avukatla, tarlada ter dökenin madene inenle, emeklinin işsizle el ele vermesinin, sesini birleştirmesinin zamanıdır. Patronları susturmanın tek yolu hep birlikte, aynı amaç için konuşmaktır.
Örgütlenmek zorundayız. Çok olmanın yolu budur.
Komünist Parti dil ve din farkı gözetmeksizin tüm işçileri birleşmeye ve örgütlenmeye çağırıyor.
Çünkü Komünist Parti, işçileri de patronları da aynı bütünün parçası olarak görüp kendini “herkesin” partisi olarak gören bir parti değildir. Komünist Parti, yalnızca emeğinden başka dayanağı olmayanların partisidir, işçi sınıfının partisi... Türkiye’nin Komünist Partisi, işçiler de dahil olmak üzere herkesin çıkarlarını değil sadece işçilerin çıkarlarını savunur. Çünkü hayatın kuralıdır, işçilerin konuşması gerekiyorsa, yalnızca işçilerin konuşması gerekir ve herkesin partisi olma iddiasındaki tüm partiler aslında patronların partisidir.
Artık yeter. Patronlar susacak, işçiler konuşacak.
İşçiler konuştukça yeni bir ülke kurulacak.
Eşitlik ve özgürlük işçilerle gelecek.