Biz komünistler halkımızın, işçi sınıfımızın bu kanlı karşılaşmada bir taraf haline getirilmesine dönük çabalara, nereden gelirse gelsin boyun eğmeyeceğiz. Çünkü biz başka bir tarafız.
Biz akan kanı yalnızca işçi sınıfının durdurabileceğini, barışın ancak Türk ve Kürt emekçilerinin kardeşliğinin ve ortak mücadelesinin üzerinde yükselebileceğini biliyoruz.
Türkiye siyaseti bir kez daha kana bulandı. Ülkemizde siyasetin, devlet yönetiminin ve devlet içi siyasi rekabetin kanla, kanlı komplolarla, kitle katliamları ve suikastlarla yapılması bir kuraldır.
Bizzat devlet içi rekabet ve çatışmalarda bile kanla, dehşetle terbiye etme, kamuoyu yaratma, etkinlik kurma temel yöntemdir.
Bu defa farklı olan, bunun mutlak bir körlük ve kendini bilmezlik içinde hayata geçiriliyor olmasıdır.
Servis aracı bombalayanlar da, halka 400 vekil şantajı yapanlar da, gazete basan çeteci takımı da bir gelecek perspektifine, ülkenin nereye götürülmekte olduğuna dair fikre sahip değildir.
Tayyip Erdoğan ve onun eteklerinde örgütlenmiş yiyici, tetikçi takımı ellerinden kayıp giden iktidara yapışmış, kan dökerek hakimiyetlerini pekiştireceklerini, dökülen kandan kendilerine pay çıkacağını sanmaktadır.
Bu alçaklık olduğu kadar körlüktür de. Diktatör’ün kanlı hesapları her adımda geri tepmekte, ülkeyi içine aldığı cendereyi her adımda biraz daha sıktığını sanarken, diktatör kendi sonunu hazırlamaktadır.
Hep söylediğimizi tekrarlayacağız, bu düzen böyle gittikçe son inisiyatif hep emperyalizmin elinde olacaktır. Emperyalizme kafa tuttuğu görüntüsü verenler bile sonuçta onunla pazarlık yapar, kendilerini ona beğendirmeye çalışırlar.
Diktatörle çetesi kendilerini istikrar ve bölgesel hakimiyetin garantisi olarak sunmak için yarattıkları kaosla emperyalist merkezlere mesaj vermektedir.
Diktatörün kaos politikasını artırarak sürdüren silahlı Kürt siyaseti, halk eylemleri ile silahlı şiddeti birleştirerek yine emperyalist merkezlere kendisini ihmal eden hiçbir hesabın tutmayacağı mesajını vermektedir.
Bu kanlı oyunda, Erdoğan bir yandan kendi sonunu hazırlarken, bir yandan da ülkeyi geri dönüşü olmayan bir yıkım yoluna sokmaktadır. Buradaki büyük tehlike, Erdoğan ve artık kifayetsiz, akılsız ve ahlaksız bir tetikçi yazar takımına daralmış olan çetesinin, halkımızı kendi kavgalarında taraf haline getirme çabalarındadır. Buradaki büyük tehlike, “barış” çağrıları ile sokağa çıkan emekçi ve aydınların, barışı silahla dayatan eylemlerin yarattığı derin yarılmayı görmemeleridir.
Biz komünistler halkımızın, işçi sınıfımızın bu kanlı karşılaşmada bir taraf haline getirilmesine dönük çabalara, nereden gelirse gelsin boyun eğmeyeceğiz. Çünkü biz başka bir tarafız.
Biz akan kanı yalnızca işçi sınıfının durdurabileceğini, barışın ancak Türk ve Kürt emekçilerinin kardeşliğinin ve ortak mücadelesinin üzerinde yükselebileceğini biliyoruz.
Bu mücadelede karşı tarafta kimin olduğu bellidir.
Karşı tarafta sömürüye ve kana doymak bilmeyen bu düzen vardır.
Karşı tarafta yerlisiyle, yabancısıyla bu düzenin asıl sahibi para babaları, patronlar vardır.
Karşı tarafta diktatör ve çetesi, ona çanak tutan tüm düzen partileri vardır.
Tüm bunlardan hesap sormadan Türkiye'de barış bir hayaldir. Biz bu hesabı sorabilecek tek güce güveniyor ve tüm halkımızı sorumlulardan hesap sormak için mücadeleye çağırıyoruz.
Komünist Parti
İndir